Günümüzde sürdürülebilirlik denince akla ilk gelen konu iklim krizi. Ancak onunla yakından ilişkili, ondan etkilenen ve aynı zamanda onu etkileyen başka bir konu daha var: biyoçeşitlilik.
Aslında bu iki kavram birbirinin hem sebebi hem de sonucu. Ekosistemlerin bozulması karbon tutma kapasitesini azaltıyor, bu da iklim dengesini bozuyor. Aynı şekilde, iklim değişikliği de yaşam alanlarını yok ederek türlerin azalmasına neden oluyor.
Bu döngü yalnızca doğayı değil, doğaya bağlı tüm ekonomik sistemleri etkiliyor. Bu nedenle TNFD (Doğa ile İlgili Finansal Açıklamalar Görev Gücü), doğa kaynaklı risklerin şirketlerin iklim riskleri gibi stratejik ve finansal kararlarına dahil edilmesi gerektiğini vurguluyor.
Yeni Standartlar Neler Getiriyor?
- GRI 101: Biyoçeşitlilik (2024) standardı, şirketlerin ekosistem üzerindeki etkilerini ortaya koymasını, bu etkileri azaltmak için attıkları adımları raporlamasını istiyor. Uygulama tarihi: 1 Ocak 2026.
- TNFD ise şirketlerin doğaya nasıl bağımlı olduğunu (örneğin su, toprak, polinasyon gibi) ve doğaya nasıl etki ettiğini belirlemesini, bu risklerin finansal etkilerle ilişkilendirilmesini öneriyor.
Perakende sektörü, doğaya dayalı karmaşık bir tedarik zincirine sahip. Örneğin:
- Gıda ve tekstil ürünleri için tarım ve su kaynaklarına bağımlı,
- Ambalajlar için orman ürünlerine bağlı,
- Deniz ürünleriyle okyanus ve tatlı su yaşamına temas ediyor.
Bununla birlikte, sektör;
- Hammadde krizleri,
- Tedarik maliyetlerinde artış,
- Marka değerine zarar verecek çevresel etkiler gibi risklerle de karşı karşıya.
Tıpkı karbon fiyatlamasında olduğu gibi, biyoçeşitlilik kaybına yönelik düzenlemeler de hızla geliyor. Örneğin:
- AB’nin Özen Direktifi (CSDDD) ve Ormansızlaşma Direktifi
- Bu düzenlemeler, markalara tedarik zincirlerindeki doğa kayıplarını önleme sorumluluğu yüklüyor.
Yakın gelecekte şirketler:
- Biyoçeşitlilik kaybı nedeniyle hukuki yaptırımlar,
- Ormansızlaşma nedeniyle pazar dışı kalma riski,
- Doğal kaynak kıtlığı nedeniyle artan maliyetler gibi somut finansal etkilerle karşı karşıya kalacak.
Şirketler Ne Yapmalı?
- Ürünlerin nereden geldiğini, doğa üzerindeki etkisini belirlemeli.
- Biyoçeşitlilik risklerini analiz etmeli.
- STK’larla iş birliği yaparak doğa dostu projelere destek vermeli.
- Bu konudaki etkilerini iklim gibi raporlamaya başlamalı.
- Eğer hâlâ iklim riskleri değerlendirilmediyse, öncelikle o süreç başlatılmalı.
İklim, nasıl ki finans dünyasında öncelik haline geldiyse, biyoçeşitlilik de aynı yolu izliyor. Perakende sektörü doğadan yalnızca ürün değil, aynı zamanda güven, itibar ve sürdürülebilirlik kazanıyor. Bu değeri korumak için doğayı merkeze alan stratejilere geçiş artık bir seçenek değil, bir zorunluluk.
“Biyoçeşitlilik” için 0 yanıt